Kokuyla Hastalıklar Teşhis Edilebilir mi?

featured

Analitik kimyager Perdita Barran, Parkinson hastalığını koklayabildiğini iddia eden Joy Milne adlı emekli bir hemşireden ilk kez bahsedildiğinde, bu iddiayı tamamen saçmalık olarak düşündü. Ancak, Milne’nin kocası Les’in miskimsi kokmaya başlamasıyla başlayan hikayesi, Barran’ın dikkatini çekti. Les’e daha sonra Parkinson teşhisi konulduğunda, Milne, Parkinson hastalarının ortak bir miskimsi kokuya sahip olduğunu fark etti. Bu durumu test etmeye karar veren Barran ve meslektaşları, Milne’e 12 tişörtü koklatarak Parkinson hastalarını doğru şekilde ayırt etme yeteneğini gözlemlediler. Milne’nin doğru teşhisleri, Barran’ı şaşırttı ve bu durum dünya çapında dikkat çekti.

İnsan bedenlerinin çeşitli kokular yaydığı bilinen bir gerçektir. Bu kokular, vücuttaki değişiklikleri ya da hastalıkları gösterebilir. Bu nedenle, bilim insanları, kokuya dayalı biyo-göstergeleri kullanarak çeşitli hastalıkları tanıma konusunda çalışmalar yürütmektedirler. Örneğin, RealNose.ai adlı şirket, hastalıkları koklayarak teşhis edebilecek yapay bir burun geliştirmektedir. Bazı insanlar, hastalıkların erken evrelerinde ortaya çıkan kimyasal kokuları ayırt edebilecek kadar güçlü bir koku alma duyusuna sahip değildir, bu nedenle bu tür teknolojilere ihtiyaç duyulmaktadır.

Joy Milne, bu az sayıdaki insanlardan biri olarak kabul edilmektedir. Kendisinde kalıtsal olarak güçlü bir koku alma duyusu bulunan Milne, Parkinson hastalarının ortak kokusunu ayırt edebilmektedir. Benzer şekilde, çeşitli hastalıkların da kendine özgü kokuları bulunmaktadır. Örneğin, diyabetli kişilerin nefesi veya cildindeki kokular, ketonların varlığına işaret edebilir. Bu tür kokuların hastalıkların teşhisi için kullanılması, gelecekte sağlık alanında büyük bir potansiyele sahiptir.

Bilim insanları, köpeklerin olağanüstü koku alma yeteneklerini kullanarak çeşitli hastalıkları teşhis etmeye çalışmaktadırlar. Köpekler, prostat kanseri, Parkinson hastalığı, diyabet ve diğer birçok hastalığı koklayarak teşhis edebilmektedirler. Ancak, her köpek bu iş için uygun olmayabilir ve eğitim süreci uzun zaman alabilir. Bu nedenle, köpeklerin koku alma yeteneğini laboratuvarda kopyalayarak hastalık teşhisinde kullanılabilecek tıbbi cajanszlar geliştirilmektedir.

Göz Atın

Parkinson hastalığını koklayarak teşhis etme konusundaki çalışmalarıyla tanınan Perdita Barran ve ekibi, hastalığın erken evrelerini tespit edebilecek bir deri sürüntü testi üzerinde çalışmaktadır. Bu test, hastaların nöroloğa yönlendirilmesini hızlandırabilir ve teşhis sürecini kolaylaştırabilir. Ayrıca, vücut kokusundaki değişikliklerin hastalıkların belirtilerini gösterebileceği ve bu değişikliklerin VOC’ler aracılığıyla algılanabileceği belirtilmektedir.

Sonuç olarak, vücut kokusunun hastalıkların teşhisinde önemli bir rol oynayabileceği ve kokuya dayalı biyo-göstergelerin hastalıkların erken teşhisinde büyük bir potansiyele sahip olduğu görülmektedir. Bu alandaki araştırmaların ilerlemesi, gelecekte hastalıkların daha hızlı ve doğru bir şekilde teşhis edilmesine yardımcı olabilir. Bir teoriye göre beyin, kendini onarmaya çalışırken VOC’ler yan ürün olarak ortaya çıkıyor. Araştırmacı Kimball’a göre, beyin daha fazla enerji sağlamaya çalıştığında keton sınıfı ortaya çıkar ve hasarı telafi etmeye ya da iyileşmeyi desteklemeye çalışır. Yapılan araştırmalar, ketonların beyin hasarından sonra alternatif enerji kaynağı sağlayabildiğini ve koruyucu özelliklere sahip olabileceğini göstermektedir.

2018’de yapılan bir araştırmada, sıtma taşıyan çocukların ciltlerinden farklı bir koku yayıldığı keşfedildi. Bu koku, sivrisineklere karşı çekici olabilir ve yeni bir sıtma testinin geliştirilmesine yardımcı olabilir. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde (MIT) çalışan Mershin ise prostat kanserini tespit edebilecek bir koku cajanszı geliştirmeyi ummaktadır. RealNose.ai’nin geliştirdiği cajansz, laboratuvarda kök hücrelerden üretilen insan koku reseptörlerini içermekte ve yapay zekâ ile prostat kanserine bağlı molekülleri ayırt edebilmektedir.

Parkinson ve diğer hastalıklar için teşhis testleri geliştirmek üzere çalışan Joy Milne, Barran’ın araştırma ekibinde yer almaktadır. Barran, Joy ve eşinin tıp eğitimi almalarının, gözlemlerinin anlamlı olduğunu ve hastalıkları tespit etmelerine yardımcı olduğunu belirtmektedir. Bu hikayeden çıkarılacak ders ise, herkesin kendi sağlığı veya yakınlarının sağlığı konusunda gözlem yaparak ve gerektiğinde harekete geçerek sağlıklarını korumaları gerektiğidir.

Sonuç olarak, beyin tarafından üretilen VOC’lerin hastalıkların tespitinde ve tedavisinde önemli bir rol oynayabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Koku analizi ve yapay zekâ gibi teknolojiler, hastalıkların erken teşhis edilmesine ve daha etkili tedavi yöntemlerinin geliştirilmesine yardımcı olabilir. Kişilerin kendi sağlıklarını ve çevrelerindekilerin sağlığını dikkatle izlemesi ve herhangi bir belirti veya değişiklikte uzman bir sağlık profesyoneline danışması önemlidir. Bu sayede, hastalıkların erken teşhis edilmesi ve etkili bir şekilde tedavi edilmesi mümkün olabilir. Günümüzde teknolojinin hızla gelişmesiyle birlikte, birçok sektörde büyük değişimler yaşanmaktadır. Bu değişimlerin en belirgin olduğu sektörlerden biri de eğitim sektörüdür. Artık geleneksel sınıf ortamından uzaklaşılarak, dijitalleşme süreci başlamış ve online eğitim platformları önem kazanmaya başlamıştır.

Online eğitim platformları, öğrencilere esneklik ve özgürlük sunmaktadır. Artık derslere fiziksel olarak katılmak zorunda kalmadan, istedikleri zaman istedikleri yerden eğitim alabilmektedirler. Bu durum özellikle çalışan bireyler için büyük bir avantaj sağlamaktadır. İş hayatı ile eğitimi dengelemek zorunda kalan kişiler, online eğitim platformları sayesinde istedikleri sajanstlerde derslere katılma imkanı bulabilmektedir.

 

Benzer Haberler

Bir Cevap Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Giriş Yap

Yazar Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!