Danimarka Dışişleri Bakanı Lars Lokke Rasmussen ve Hollanda Dışişleri Bakanı David van Weel, ülkelerinin belirli koşullar altında Filistin Devleti’ni tanıyacağını açıkladı. Rasmussen ve van Weel, Fransa ve Suudi Arabistan önderliğinde düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) bünyesinde Filistin Meselesine Çözüm Bulunması ve İki Devletli Çözümün Hayata Geçirilmesi Konulu Yüksek Düzeyli Uluslararası Konferans’ta konuşma yaptı.
Van Weel, Gazze’deki “korkunç savaşın” sona ermesi ve işgal altındaki Batı Şeria’daki endişe verici durumun tersine çevrilmesi gerektiğini vurgulayarak, Hollanda’nın ulusal ve Avrupa düzeyinde attığı adımlarla İsrail’in rotasını değiştirmeye çalıştığını belirtti. Filistin toprakları üzerinde tam kontrol sahibi, meşru ve demokratik bir Filistin yönetiminin kurulması gerektiğini dile getiren van Weel, Hamas’ın gelecekteki Filistin yönetiminde rolü olmaması, esirleri serbest bırakması ve silahsızlanması gerektiğini savundu.
Danimarka Dışişleri Bakanı Rasmussen ise Gazze’deki savaşın insani felakete yol açtığını ve İsrail’in askeri saldırılarını genişletmesinin durdurulması gerektiğini ifade etti. İki devletli çözümün, İsrail’in yasadışı yerleşimlerin genişletilmesine karşı çıkması ve Gazze ile Batı Şeria’yı ilhak etme tehditleri nedeniyle zorluklarla karşı karşıya olduğunu belirten Rasmussen, Filistin Devleti’nin tanınmasının artık İsrail hükümetinin değil, Filistinlilerin elinde olması gerektiğini söyledi.
Rasmussen, Danimarka’nın belirli koşullar sağlandığında Filistin’i bir devlet olarak tanımaya hazır olduğunu belirtti. Bu koşulların, İsrailli rehinelerin serbest bırakılması, Hamas’ın silahsızlandırılması, Gazze’de rol almaması, Filistin Yönetimi’nin reform gündeminde ilerleme kaydetmesi ve gelecekteki Filistin devletinin silahsızlandırılacağına dair güvence alınması olduğunu söyledi.
Hollanda ve Danimarka, Filistin Devleti’nin tanınması konusunda kararlılıkla adımlar atacaklarını ve barışçıl bir çözüm için çaba harcayacaklarını vurguladılar. Her iki ülke de İsrail’in güvenliğini sağlamanın önemli olduğunu ancak aynı zamanda Filistin halkının haklarının da korunması gerektiğini belirtti.