Marmara Denizi’nde yaşanan 6.2 büyüklüğündeki deprem, İstanbul ve çevresinde panik yaratmıştır. Depremin ardından uzmanlar farklı senaryolar sunarak kafa karışıklığına neden olmuştur. Kimileri bu depremin ana deprem olduğunu iddia ederken, kimileri de büyük bir depremin habercisi olduğunu belirtmiştir.
Tartışmalar, uzun yıllardır Marmara Denizi’nde deprem araştırmaları yapan Prof. Dr. Naci Görür’e yöneltilmiştir. Görür, deniz suyuyla hiç teması olmayan birinin Marmara Denizi hakkında konuşmasının anlamsız olduğunu savunarak, projelerinde etkili dergilerde yayınlar yaptığını belirtmiştir. Ayrıca yer bilimcilerin olasılıklara dayalı bilgiler verdiğini ve bilim dünyasından olmayanların farklı senaryolar sunduğunu vurgulamıştır.
Prof. Dr. Görür, bazı kişilerin kurnazlık yaparak 30 yıl içinde İstanbul’da deprem olabileceği tahminini yayınladıklarını ancak bu tahminin bilimsel verilere dayanmadığını belirtmiştir. Büyük İstanbul depreminin tarihini vermenin kahinlik olduğunu söyleyen Görür, son çalışmaların deprem olma ihtimalini yüzde 47 olarak gösterdiğini belirtmiştir.
İstanbul’daki büyük deprem için gerekli enerjinin toplanmadığı iddiasına da değinen Prof. Dr. Görür, bunun bilimsel bir temele dayanmadığını ifade etmiştir. Ayrıca uluslararası dergilerde yayınlanan makalelerde deprem olasılıklarının belirtildiğini ve bu verilere göre hareket edilmesi gerektiğini belirtmiştir.
Görür’ün eleştirdiği Prof. Dr. Şener Üşümezsoy ise Marmara’daki depremlerin bittiğini iddia etmiş ancak bu iddiası tartışmalara yol açmıştır. Üşümezsoy, daha önce 6,0-6,5 büyüklüğünde depremler öngördüğünü hatırlatmış ve artık Marmara’da deprem riski olmadığını belirtmiştir.
Marmara Denizi’ndeki deprem konusunda farklı görüşler ve iddialar ortaya atılmış olsa da, bilimsel verilere dayalı olarak hareket edilmesi ve halkın doğru şekilde bilgilendirilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Bilim insanlarının objektif ve bilimsel çalışmalarıyla deprem risklerinin en aza indirilmesi ve toplumun güvenliği için gerekli önlemlerin alınması önemlidir.
