DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, partisinin grup toplantısında yaptığı açıklamalarla gündemi sarsmaya devam etti. Bakırhan, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın çözüm sürecine yönelik tarihi bir çağrı yapmaya hazırlandığını duyurdu. “Öcalan, Kürt sorununun kalıcı çözümü için demokratik bir Türkiye’nin inşası adına önümüzdeki günlerde tarihi bir çağrı yapacak,” diyen Bakırhan, bu çağrıyı son derece önemli bulduklarını belirtti.
Erdoğan’a Çağrı: Demokrasi İçin Büyük Adım Atılmalı
Bakırhan, partisinin siyasi yönelimini ve çözüm sürecine dair beklentilerini de dile getirdi. Bu tarihi çağrıya destek verdiklerini belirten Bakırhan, iktidara da büyük sorumluluk düştüğünü vurguladı. Erdoğan’a yönelik “Top artık Erdoğan’da. Milyonlarca insan demokratikleşme için adım atılmasını bekliyor,” diyen Bakırhan, hükümetin bu çağrıya uygun bir şekilde hareket etmesini istedi. Bakırhan, halkın güvenini kazanabilmek için cesur adımların atılması gerektiğinin altını çizdi.
Kayyum Atamalarına ve Baskılara Karşı Mücadele
DEM Parti’nin grup toplantısında kayyum atamaları ve medyaya uygulanan baskılara karşı yapılan eleştiriler de öne çıktı. Bakırhan, “Kayyum atamaları, halkın iradesini yok saymaktır. Biz, yerel yönetimlere sahip çıkmaya devam edeceğiz,” şeklinde konuşarak, kayyum uygulamalarına karşı tavırlarını net bir şekilde ortaya koydu. Ayrıca, bürokraside liyakatın kaybolduğuna dikkat çekerek, hükümeti yandaş kayırmacılığına son vermeye çağırdı.
Kürt Sorunu ve Modern Sömürgecilik Eleştirisi
Tuncer Bakırhan, Kürt halkının yaşadığı zorlukları da gündeme taşıdı. Kayyum uygulamalarını, “Kürt düşmanlığı” ve “modern sömürgeciliğin en karanlık yüzü” olarak tanımladı. Siirt Belediyesi’ne atanan kayyumu eleştiren Bakırhan, halkın iradesinin yok sayılmasının büyük bir haksızlık olduğunu vurguladı.
Demokrasi ve Barışa Yolculuk
Bakırhan, konuşmasının sonunda DEM Parti’nin istikametinin barış ve demokrasi yolunda olduğunu, her şeye rağmen bu yolda cesaretle ilerlemeye devam edeceklerini belirtti. Bu açıklamalar, sadece iç siyasi dengeleri değil, Kürt sorunu ve çözüm sürecinin geleceği açısından önemli bir dönüm noktası olabilir.