ABD Başkanı Donald Trump, Salı günü Beyaz Saray’da İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’yu ağırladı ve Gazze Şeridi’nde yerinden edilen Filistinlilerin topraklarında lüks tatil köyleri inşa edilmesini öngören skandal bir planı açıkladı. Bu plan dünya çapında büyük şaşkınlık yarattı. Ancak Trump, ikinci başkanlık dönemine oldukça iddialı bir şekilde başlayarak İran’ı da hedef tahtasına oturttu.
Orta Doğu’daki “kriz yöneticisi” Steve Witkoff, İsrail’e Pentagon tarafından en güçlü nükleer olmayan silah sistemlerinden birinin teslim edileceğini duyurdu. Witkoff’a göre, Pentagon, yeraltındaki derin sığınakları yok edebilecek devasa 11 tonluk bombaları İsrail’e gönderecek. BILD gazetesinin yorum haberine göre, bu bombalarla İsrail ordusunun İran’ın nükleer silah üretimi için hammadde ürettiği yer altındaki uranyum zenginleştirme tesislerini hedef alabileceği belirtiliyor.
İsrail’in bu mega bombaları talep etmesi 2000’li yılların başlarına dayanıyor, ancak önceki başkanlar bu talebi reddetmişti. Trump’ın ilk döneminde de bu talebi onaylamamıştı. Bu nedenle askeri analistler, İsrail ordusunun İran’ın nükleer programını yok etme kapasitesine sahip olmadığını düşünüyordu. İstihbarat raporlarına göre İran, en kötü senaryoda bu yıl içinde dünyanın onuncu nükleer gücü olabilir.
GBU-43/B Massive Ordnance Air Blast (MOAB) olarak bilinen “Tüm Bombaların Anası”, Amerika Birleşik Devletleri ordusu için geliştirilen bir güdümlü bombadır. MOAB, ilk olarak 2017 yılında Afganistan’da DEAŞ sığınaklarına karşı kullanıldı. Bombalar hava indirme platformlarında taşınarak atılır ve GPS uydu rehberliği kullanılarak hedeflenir. MOAB belirli hedeflere karşı kullanılmak üzere tasarlanmıştır ve tipik bir ağır bombardıman görevinin etkilerini kopyalayamaz.
Trump, Oval Ofis’te yaptığı açıklamada İran Devrim Muhafızlarının kendisine yönelik suikast planları olduğunu belirtti ve gerektiğinde İran’ı yok edeceklerini söyledi. Başkan Trump, talimatlarını bıraktığını ve gerektiğinde kararlı bir şekilde hareket edeceklerini vurguladı.
Bu gelişmeler, İran ile İsrail arasındaki gerilimi artırırken, Orta Doğu’da daha büyük çatışma riskini de beraberinde getiriyor. Trump’ın İran’a yönelik sert politikaları ve İsrail’e sağladığı destek, bölgedeki dengeleri değiştirebilecek potansiyele sahip. Bu durum, uluslararası toplumda endişe ve tedirginlik yaratırken, bölgede yeni bir krize yol açabilir.