Bizler öyle bir medeniyetin mensuplarıyız ki; cami avlularına kuşlar su içsin diye oyuklar oyan, göç yollarında yaralanan leylekler için hastaneler kuran, karıncayı dahi adalet terazisine koyan bir anlayışın evlatlarıyız. Yüzyıllardır bu toprakları yoğuran ruh, merhametin ve adaletin ruhudur. İnsan onurunu esas alan, yaratılmışa hürmet etmeyi medeniyet tasavvurunun merkezine koyan bir gelenektir bu.
Bugün toplumsal politikalarımızın temelini oluşturan merhamet fikri, aslında atalarımızdan bize kalan bir mirastır. Ancak mirası taşımak, onu hatırlamakla değil; yaşatmakla mümkündür. İşte tam da burada Türkiye’nin son 23 yılına damga vuran dönüşüm ön plana çıkıyor.
2002 Öncesinden Bugüne: Sessiz Devrim
2002 yılına kadar engelli kardeşlerimizin yükü, büyük ölçüde ailelerinin omuzlarındaydı. Sosyal devlet anlayışı kâğıt üstünde vardı ancak sokakta, işte, okulda, toplumsal hayatın içinde bu anlayışın izi pek görünmüyordu. Engellilik, bireyin değil ailenin kaderi hâline gelmişti.
Fakat Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde AK Parti’mizin ortaya koyduğu vizyon, bu alanda adeta bir sessiz devrim niteliği taşıdı. Sosyal politikanın merkezine insanı, insanın merkezine ise onuru koyan bütüncül yaklaşım sayesinde engelli vatandaşlarımız artık hayatın dışında değil, hayatın tam içinde yer almaya başladı.
Evde bakım desteğinden erişilebilirlik uygulamalarına, özel eğitimden rehabilitasyon alanındaki kapasite artışına, istihdam seferberliklerinden belediyelerin yerel hizmet vizyonlarına kadar pek çok adım engelli bireylerin yaşam kalitesini önceleyen politikalarla hayata geçirildi.
Yerelde Hizmet, Genel ’de Vizyon
AK Parti belediyeleri de bu vizyonun güçlü taşıyıcısı oldu. Ulaşımda erişilebilirlik, sosyal tesislerde özel hizmetler, engelsiz yaşam merkezleri, danışma-servis mekanizmaları, istihdamı destekleyen yerel projeler… Bugün Türkiye’nin dört bir yanında engelli kardeşlerimizin hayatını kolaylaştıran, onları toplumla daha fazla bütünleştiren onlarca örnek bulunuyor.
Engelli istihdamının son yıllarda sürekli artması, kamunun bu konuda özel sektör için de yönlendirici bir rehber hâline gelmesi, sosyal devletin sahadaki en görünür başarılarından biri olarak dikkat çekiyor.
Geleneğin İzinden: Merhametin Taşıyıcı Sütunları
Cumhurbaşkanımızın bir programda paylaştığı anekdot, aslında bu alandaki köklü geleneğimizin sembolüdür:
“Maarif Nezareti’nin engelli öğrenciler için hazırladığı talimatname… Kırmızı elbise giyen talebelere dikkat edilmesi için arabacıların uyarılması ve gerekirse cezai işlem uygulanması… İşitme ve görme engelli öğrencilerin, kendilerine yönelik hizmetleri için Sultan Abdülhamid Han’a teşekkür mektubu göndermeleri…”
Bu örnekler, sosyal devlet anlayışımızın sadece bugünün değil, yüzyılların ötesinden süzülüp gelen bir vicdan geleneğine dayandığını gösteriyor.
Cumhurbaşkanımızın ifadesiyle biz, “Devletimizin ve milletimizin tarihini bir asır öncesinden başlatanlardan değil; tarihimizin tamamını kucaklayanlardanız.” Maziden atiye köprü kuran bir devlet aklının mirasçılarıyız.
Bugün yapılan her çalışma, atılan her adım, engelli bireylerin hayatını kolaylaştırmakla kalmıyor; aynı zamanda toplumsal bilinç ve dayanışma kültürünü de güçlendiriyor. Bu programlar, engelli kardeşlerimizin yalnız olmadığını, aksine toplumun en kıymetli parçası olarak değerlendirildiklerini gösteriyor.
Engellilere yönelik politika üretmek, bir lütuf değil; tarihimizin, medeniyetimizin ve insanlık anlayışımızın bizden beklediği bir sorumluluktur. AK Parti’mizin 23 yıllık sosyal politika vizyonu da bu sorumluluğu yalnızca yerine getirmekle kalmıyor, her yıl daha ileri taşıyor.
Kuşlara su bırakan bir medeniyetten, karıncaya adalet öğreten bir gelenekten geliyoruz. Bu geleneğin çağdaş dünyadaki karşılığı ise güçlü sosyal politikalardır.
Bugün Türkiye, geçmişten aldığı ilhamla geleceğin vizyonunu kuruyor. Ve bu vizyonun en önemli parçalarından biri; engelli bireylerin eşit, özgür, onurlu ve üretken bir yaşam sürmesini temin etmektir.
Bu çabanın adı merhamettir.
Bu çabanın adı adalettir.
Bu çabanın adı güçlü ve kapsayıcı bir Türkiye’dir.
Yazımızı, Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan’ın şu veciz sözleri ile bitiriyorum:
“Kalplerin kilidini açmak iyiliğe giden yolu bulmak ve tertemiz bir mazinin taşıyıcısı olmak, inanın ki her millete nasip olacak bir onur değildir. Türkiye adına, Türkiye’nin istiklal ve istikbal mücadelesi adına, Türkiye Yüzyılı’nın inşası adına çok büyük bir kazanımdır, önemli bir referanstır.”